Malta’da İlk Haftam, Dil Okulu

Malta'da İlk Haftam, Dil Okulu

Helloooooooooo! Malta’dan herkese selamlar. Sonunda bir hayalimi daha gerçekleştirdim ( yurtdışında dil okulu ). Malta’da deneyimlediklerimi aynı zamanda da dil okulu ile ilgili tüm bilgileri her zaman yaptığım gibi burada da sizinle paylaşmak istedim. Aynı zamanda hem Instagram’dan hem de YouTube üzerinden sizlerle paylaşıyor olacağım. Vlog olarak da vakit buldukça çekimler yapıyorum ne zaman birleştiririm bilmiyorum. Whatever… Malta’ya gelmeden önce geçirdiğim süreci farklı bir yazıda ayrıca anlatmak istiyorum çünkü o kısmı benim için çok zorlu ve can alıcıydı, bu yazıda tamamen ilk hafta yaptıklarımdan bahsetmek istiyorum.

İlk gün… 

Pazar günü uçağım 08:05’teydi. Biz sabah 5 gibi İstanbul havaalanındaydık. İlk kez dış hatlardan uçuş yapacağım için fazlasıyla heyecanlıydım çünkü daha önce o kısma hiç geçmemiştim. Tedirgindim ve iyi ki yanımda abim vardı, o burayı daha önceden kullandığı için beni fazlasıyla rahatlattı. Check-in’i internet üzerinden yapmıştım. Önce bavullarımı teslim ettim benim bavul hakkım 33 kg’dı. Kafamdaki düşüncem tek bavul gitmekti fakat tabii ki sığamadım. Yalnızca bir bavul bakım ürünüm çıktı içerisinde işbirliği çekmem gereken ürünler de olduğu için onları asla bırakamazdım. Bavullarımın ikisi toplamda 24 kg gibi bir şey tuttu fazlasıyla rahatladım çünkü daha fazla çıkmasından korkmuştum. Bir de sırt çantam vardı onu da uçağa aldım. Sırt çantamda asla kaybetmemem gereken teknolojik aletler vardı MacBook, mouse, kulaklıklar vs… Pasaportum ve pasaport kontrolünde göstermem gereken okul belgelerim. Kontrollerde asla ötmedim ve çantalarım ekstra aranmadı. Çünkü gitmeden günlerce araştırma yapmıştım ve rahattım. Check-in işleminden sonra harç pulu aldım. 150 TL bir fiyatı var ve atm gibi bir otomattan alınıyor kredi kartıyla ödeme yapılabiliyor. Sonra pasaport kontrolü sırasına girdim ve oradan pasaportuma damga vuruldu ve dış hatlar kısmına geçiş yaptım. Tüm dünya markalarının bulunduğu harika bir bölgeydi kendimi kaybetmemek için zor engel oldum… Hemen kapımı buldum çünkü kapılar arası uzaklık çok fazla, devasa bir havaalanı. Kapımı bulduktan sonra da bir Starbucks bulup uçuş saatimi bekledim. 

Kapılar açıldı, tekrardan bilet kontrolü yapıldı ve uçağa geçiş yaptım. Cam kenarında oturmak isterdim fakat check-in yaparken koltuk seçimine izin vermedi. Kendi belirlediği koltuk koridor kısmındaydı. Uçak çok dolu olmaz diye düşünmüştüm fakat fuldü, şok oldum. Uçuşa geçtikten 1 saat sonra kahvaltı servisi yapıldı. İçerisinde salatalık, omlet, mantar, meyve suyu, ekmek vardı. Pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Yolculuk 2 saat kadar sürdü. En gergin kısım burasıydı benim için. Hiç bilmediğim bir ülkedeydim ve tek başımaydım. Uçaktan indik havaalanına giriş yaptığımız gibi pasaport kontrolü kısmı vardı. İki kısma ayrılmıştı Schengen olan kısımda ben de diğerleri gibi sıraya geçtim. Hemen okul belgelerimi ve sağlık sigortamı ve pasaportumu çıkarttım ve elime aldım. Aşırı heyecanlandım ve gerildim gerçekten tarifi yok ya bilmediğim soru sorarsa vs… Neyse sıra bana geldi asla anlamadığım bir cümle kurdu görevli, tek anladığım kelime “school” oldu ben de yes dedim ve belgelerimi verdim. Bir süre baktıktan sonra okey dedi ve geçtim aşırı rahatladım. Buradan da bavullarımı aldım ve çıkışa doğru ilerledim. Okuldan bir görevli beni bekliyordu. Ve aynı zamanda benimle birlikte iki kişiyi daha bekliyormuş. Bir Türk ve bir Koreli…

Görevli bize hoşgeldin zarflarımızı teslim etti ve zarfla birlikte fotoğraflarımızı çekti. Üzerinde okul saati, konaklama adresi ve sınıf bilgileri yazıyordu. Şöför bavullarımızı arabaya yükledi ve tek tek konaklamalarımıza bizi bıraktı. Evin bulunduğu bölge deniz manzaralı olduğu için beni fazlasıyla heyecanlandırdı. Malta’da çok fazla Türk olduğunu duymuştum fakat bu kadar olacağını tahmin etmemiştim. Oda arkadaşım dahil evde toplamda 7 Türk var… İlk gün eşyalarımı yerleştirdim ev arkadaşlarımla tanıştım ve sonrasında oda arkadaşımla birlikte markete gittik temel ihtiyaçlarımı aldım tuvalet kağıdı, su, ekmek, süt ve cornflakes ahaha bunlar benim temel ihtiyaçlarım. Sonra da Mc Donalds’ta yemek yedik. Odamda bana ait olan 2 adet havlu, 2 yastık, çarşaflar ve 1 adet yorgan vardı. Aşırı uykusuz olduğum için geldiğim gün erkenden uyudum… 

Okulda ilk günüm…

Sabah erkenden kalktım. Türkiye’de normal şartlar altında evden çıkmadan önce mutlaka duş alırım fakat burada evde 10 kişi olduğumuz için sabah duş almak yerine akşamları boş bulduğum anda giriyorum. Ve sabahları hava soğuk oluyor açıkçası ve migrenim var… Hazırlandım bir şeyler atıştırdım ve okula gittim. Okul ortamını ne kadar çok özlediğimi farkettim. Görevliden sınıfımı öğrendim. Öğrenci kartımı teslim aldım ve kitaplarımı… Kitaplara yazı yazmamamız gerektiğini söylediler, eğer yazarsak seviye atladığımızda verecekleri kitabı parayla almamız gerekiyormuş sanırım o da 40 euro gibi bir şeymiş… Sınıfımı buldum derslerim 8:45 ile 12:15 arasında oluyor. Yalnızca 30 dakika bir molamız var. Sınıflarda yalnızca su içmek serbest. Hocamız Fransız ve aşırı tatlı biri ve ingilizcesi çok anlaşılır. Onunla konuşurken “e ben Ingilizce biliyormuşum” dedim. Benim seviyem a2 olarak ayarlanmış fakat benim için çok basit konular işleniyor ve ben sınıfın seviyesine göre fazlasıyla iyiyim. Hoca iyi olduğumu istersem çarşamba günü konuşup üst seviyeye geçirebileceğini söyledi. Fazlasıyla mutlu oldum çünkü bu sınıfta kalmam bana pek bir şey katmayacak gibi. Okulda resepsiyondan sim kartımı aldım ve okulumun tam karşısındaki marketten 10 euroya sim kartım takıldı ve içerisine internet paketi yüklendi. İnternetsiz dışarıda kendimi çok eksik hissediyordum o yüzden çok rahatladım. Okuldan çıktıktan sonra tek başıma sahile gittim biraz dolaştım deniz havası aldım sonra bir coffee shop’a girdim ve take away latte alıp eve yürüdüm. Aşırı özgür ve mutlu hissettim kendimi ve fazlasıyla özgüvenim yerine geldi hem de ilk günden. Akşam dışarı çıkmadım hala alışma aşamasındayım ev konusunda…

Okulda ikinci günüm…

Bugün hava fazlasıyla rüzgarlıydı. Ders saatimde okuldaydım. Bugün hem sınıfımız hem de öğretmenimiz değişti. Amerikalı bir öğretmen geldi ve onu da fazlasıyla sevdim çok rahat iletişim kurduk. Sanırım yalnızca bu günlük bir öğretmen değişikliğiydi. Okuldan sonra arkadaşımla birlikte Maltaya özgü bir yiyecek olan pastizzi yedik. Tadı boyoz gibiydi, ben tavuklu olanı tercih ettim ama fazlasıyla yağlıydı ve biraz midemi rahatsız etti. Oradan sonra da Eeetwell diye popüler bir mekana girdik. Buradan da ben very berry smoothie aldım aşırı beğendim. Kendimi tatildeymişim gibi hissettirdi. Biraz deniz kıyısında dolaştık bazı insanlar denize giriyordu, bazı insanlar güneşleniyordu ama şu an benim için fazlasıyla soğuk… Ama ben yine de yanımda bikinilerimi getirdim. Akşam evde kendi kendime Ingilizce günlük yazdım, Ingilizce metinler okudum ve bilmediğim yeni kelimeler öğreniyorum. Bazen de hep birlikte Ingilizce kelime oyunu oynuyoruz ya da evdeki Japonlarla Ingilizce iletişim kurarak pratik yapıyoruz.

Okulda üçüncü günüm…

Üçüncü günümden güüü naaay dıııın. Sabah okula giderken evin arkasındaki kiliseye gittik çok güzeldi fakat o saatte kimse yoktu. Yine tam saatinde okuldaydım. Yaklaşık olarak evden okula 15 dakika sürüyor. Bugün görevliye sınıfımı değiştirmek istediğimi benim için A2 seviyesinin çok kolay olduğunu söyledim o da öğretmenimle konuşmam gerektiğini söyledi. Ben de sınıfa gidip öğretmenimle konuştum o da gidip resepsiyona seviye atlayabileceğimi onayladı. Okuldan sonra önce bir İtalyan restoranında lazanya yedik ve gerçekten lazanyaya bayıldım, porsiyonu kocamandı! Daha sonra Oakberry diye bir mekana açai bowl yemeye gittik burayı gelmeden önce Instagram’dan bulmuştum ve tam okulun karşısındaymış. Buradan sonra da Paceville’e gittik oradan da bubble tea yapan bir yere. Bubble teaye bayıldık. Sanırım her gün farklı bir bubble tea deneyeceğim. Daha sonra yorulduk ve eve gittik. Sonra balkondan bir kilise ilgimiz çektiği için kilise saatine bakıp yetişebileceğimizi gördük. Ve hızlıca kiliseye gittik. Fazlasıyla güzel ve ilgi çekici bir ortamdı. Burada kalabalıktan dolayı cilt bakımı yapamam diye çok korkmuştum ama yine de kendimi tebrik ediyorum bu şartlar altında bile hem sabah hem de yatmadan önce cilt bakım rutinimi uyguluyorum.

Okulda dördüncü günüm…

Bugün okula biraz daha erken geldim. Hoca ile konuştum fakat sınıf geçişim henüz ayarlanmadığı için bugün de aynı sınıfta devam ettim. Okulda dersim bittikten sonra aşırı derecede yağmur olduğu için okulda mahsur kaldım. Şu an bu yazıyı yazıyorum ve kahve içiyorum. Yağmurun dinmesini bekliyorum. Okuldaki kafede bir hamburger ve bir americanoya 15 euro ödedim. Americano güzeldi ama hamburgeri hiç beğenmedim. Midemi fazlasıyla kötü etkiledi. Daha sonra yağmurun dinmeyeceğini anladık ve ıslanmayı göze alarak okuldan çıktık. Hem çok soğuk hem de yağmurluydu. Şemsiyemi yanıma almadığım için fazlasıyla pişman oldum. Bir süre sonra Mc Donalds’a sığındık. Çıktık yine yağmur devam ediyordu eve yakın bir markete alışveriş için girdik tabi içeride kendimizi kaybettiğimiz için uzun bir süre çıkamadık. Dışarı çıktığımızda yağmur dinmiş güneş çıkmıştı. Evde döndük ve dinlendik… 3-4 hafta içerisinde İtalya’ya gitmeyi düşünüyoruz ve şimdiden onun planını yapmaya başladık. Fazlasıyla heyecanlıyım!

Okulda beşinci günüm…

Haftanın son okul gününden herkese günaydın! Sabah erken kalkmaya o kadar alıştım ki çok mutluyum. Alarmdan önce uyanıyorum, cilt bakımı yapıp ufak bir şeyler atıştırıyorum. Bu sabah vişneli kruvasan ve vitaminli bir bitki çayı içtim. Buçuk gibi de evden çıktık okula tam saatinde yetiştim. Bu sabah hava çok soğuktu ama neyse ki bugün yağmur yok. Şu an okulda dersim bitti ve okulda arkadaşımın dersinin bitmesini bekliyorum. Bu aralıkta da bir kruvasan ve big size mocha sipariş ettim. Kruvasanın yanında ayrı bir kasede sıcak sürülebilir çikolata getirdiler, buna bayıldım. Ve en sevdiğim şeyi yapıyorum yani blog yazıyorum.

Bu arada büyük haber bugün sınıfım değişti. Pazartesi yeni sınıfımda başlayacağım. Fransız öğretmenimi çok sevmiştim ama bu seviye benim için kesinlikle doğru değildi. Bugün çok güzel ve farklı bir servis şekli olan sushi restaurantına gideceğiz. Fazlasıyla merak ediyorun ve heyecanlıyım. Wagamama sushi restoranına gittik. Burada servis ya self ya da arkada ayrı bir kısımda sushi dışında söyleyebileceğiniz şeylere özel masaya servis olarak ayrılıyor. Biz self servis kısmına oturduk. Önümüzdeki bantlardan 5 farklı renk tabak geçiyordu. Her renge ait farklı sushi çeşitleri ve içerikleri önümüzdeki menülerde mevcuttu. Tabak fiyatları da renklere göre ayrılıyordu. 3 farklı çeşit sushi ve bir çeşit salata denedik. Hepsi gayet güzeldi. Toplamda 16 euro gibi bir fiyat ödedik.

Bu arada unutmadan burası ile ilgili aklımdaki bir bilgiyi hemen yazayım… Evde herkes kapılarının önünde büyük market poşetlerinde (market poşetleri 1 euro) içtikleri su şişelerini biriktiyorlar. Marketlerde şişeleri tanımlatıp her boş şişe için 10 cent alınıyormuş.

İlk haftamla ilgili özet geçmem gerekirse fazlasıyla güzel bir hafta geçirdim. Benim için biraz adaptasyon haftası oldu diyebilirim. Hava bu hafta bir sıcak bir soğuktu. Ama genel olarak içime tshirt üzerime mont giyerek tüm haftayı geçirdim. Güzel bir hafta sonu beni bekliyor. Hafta sonumu ayrı bir yazıda muhtemelen pazar akşamı sizinle paylaşmış olurum.

Selin Alan

TarzFikirler Editörü

Önerilen makaleler

1 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

%d blogcu bunu beğendi: